(...)
"Ben dünyanın en müthiş yırtıcı hayvanıyım değil mi? Her şeyim -sesim, yüzüm, hatta kokum - seni bana çekiyor. Sanki buna ihtiyacın varmış gibi!" Beklenmedik bir şekilde ayağa kalktı ve koşarak gözden kayboldu. Yarım saniye içinde çayırın etrafında bir tur atıp döndü ve yine aynı ağacın altında durdu.
"Beni geçebilir misin! dedi acı acı gülümseyerek.
Tek eliyle ladin ağacının dallarından birine uzandı ve kalın dalı neredeyse hiç güç sarf etmeden, kulakları sağır eden bir gürültüyle ağacın gövdesinden ayırdı.Dalı bir an elinde dengeledi sonra da müthiş bir hızla başka bir ağaca doğru fırlattı. Ağaç sallanıp titredi.
Bana doğru bir yürüyüp birkaç adım ötemde durdu.
"Benim hakkımdan gelebilir misin?"
Hareket etmeden oturuyordum. Ondan hiç bu kadar korkmamıştım. İlk defa medeniyetten bu kadar uzak görünüyordu. İlk defabir insana bu kadar az benziyordu... ve daha önce hiç bu kadar güzel olmamıştı.
(...)
"Isabella" Ta adımı söyledi ve sebest olan eliyle saçlarımı okşadı. O bana dokununca bütün bedenim ürperdi. "Bella, eğer sana zarar verirsem yaşayamam, Bunun bana nasıl işkence ettiğini tahmin edemezsin." Başını eğdi, yine utanmıştı. "Seni öyle hareketsiz, bembeyaz, soğuk düşünmek... Bir daha kızarmayacağını bilmek... Benimle ilgili bir şeyler hissettiğinde gözlerindeki pırıltıyı göremeyecek olmak.. Buna dayanamazdım" Pırıldayan gözleriyle bana baktı. "Sen şu anda benim için hayattaki en önemli şeysin. Hiçbir şey benim için bu kadar önemli olmamıştı."
Konuşmanın hızlı değişimi başımı döndürmüştü. Benim olası ölümümü konuşurken birden duygularını ifade etmeye başlamıştı. Ben gözlerimi ellerimize dikmiş dururken o bekledi. Altın rengi gözlerini üzerimde hissediyordum."
"Ne hissettiğimi biliyorsun," dedim sonunda. "Gördüğün gibi buradayım... Buda senden uzak kalmaktansa ölmeyi tercih edeceğim anlamına geliyor."
Kaşlarımı çattım "Ben geri zekalıyım."
"Sen geri zekalısın," diye onayladı gülerek. İkimiz de yaşadığımız anın garipliğine ve inanılmazlığına gülüyorduk.
"Ve aslan kuzuya aşık olur," diye mırıldandı. Bu sözü duyunca irkilerek gözlerimi ondan kaçırdım.
"Ne aptal bir kuzuymuş" dedim içimi çekerek.
"Ne hasta ve mazoşist bir aslanmış." Gözlerini yine ormanın derinliklerine dikti.