[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Premiere: İlk Twilight filmi bir aşk hikayesi, ikincisi bir aşk üçgeni, üçüncüsü ise tam bir savaş filmi tadındaydı. Breaking Dawn'ı nasıl tarif edersin?
Kristen Stewart: Daha çok aile dramı. Önceki filmlerin aksine, herkes birleşmiş durumda. Filmin başlangıcı diğer filmlerden farklı bir tonda, benim görüşüme göre de bu serinin tam olarak ihtiyacı olan şey. Eğlenceli, aydınlık, sonunda karakterleri mutlu görüyoruz. Tabi ki uzun sürmüyor..
P: İtiraf etmeliyim ki, ilk film benim için yumuşak bir nokta. Diğer iki film sanki hikayeyi boşuna uzatmak için.
KS: Anlıyorum ve katılıyorum, ilkinde bir şey vardı. Orijinal ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir hikayeydi. Kitabın iyi temsil edildiğini düşünüyorum, Stephenie’nin eli hissedilirdi. Bu hikayenin tepe noktası, üç film içinde oluşturmaya çalıştık. Bütün heyecanıyla oluşan büyük bir final.
P: Okuduğuma göre Stephenie, dördüncü kitabın önemli kısımlarını ilk kitaptan sonra yazmış, belki bu 'dolgu' yanını açıklayabilir ikinci ve üçüncü kitabın.
KS: Bunu bilmiyorum. Ama ilk kitaptan direk dördüncü kitabın düğün sahnesine geçiş yaptığımızda anlamsız durmuyor. Aynı zamanda, Stephenie Breaking Dawn'ı Twilight'ın çekimleri sırasında yazıyordu. O zamanlara döndüğümde çok çılgın geliyor. Kimse kimseyi tanımıyordu, hepimiz farklıydık. Kendimizi tekrardan aktörlere, yönetmenlere, senaristlere gidip utangaç bir 'Herkese merhaba' derken görebiliyorum. O kadar kapalı olduğumuzdan değil, hala garip geliyor.
P: İlk film çekilirken 17 yaşındaydın. Serinin 4 yılı seni nasıl değiştirdi?
KS: Senden bu kadar çok çalışmanı isteyen bir projede çalıştığın zaman, yatırım gibi hissediyorsun; bunu da vücudun ve ruhunla savunmaya hazır. Tüm filmlerim için böyle hissediyorum. Twilight bu hissi daha geniş bir kitleyle paylaşmamı sağladı. Ünün bu noktasına erişen herkes gibi, seri çok eleştirildi, ama fark ediyorum ki bu beni onu daha çok savunmaya itti. Daha da açılmamı sağladı. Daha gençken daha güçlü duygular hissederdim fakat bunları dile getiremiyordum. Çok büyük bir gelişme kaydettim. Bu alanda, her yeni proje seni şekillendiriyor, kendi içindeki engelleri yavaş yavaş savaşmana yardımcı oluyor. Daha gençken başladım bu işe ve sanırım kendini tanımana daha da yardımcı oluyor, kendini kendiliğinden kuruyor. Kendi üzerinizde bu gücü kazandığınızda, eğer durum gerektiriyorsa kaybetmeniz mümkün. Her filmde olduğu gibi, Twilight benim büyümemi sağladı, belki diğerlerinden daha hızlı.
P: İki film arasında The Runaways ve Welcome To The Rileys'ı çektin. Güçlü ve bağımsız karakterler..
KS: Bilinçli bir seçim değildi. Doğal içine kapanık biri olarak görünmeyi, bu rolleri oynayarak telafi etmek zorundayım sanırım. Ama daha zayıf ve savunmasız karakterleri oynamaktan şikayetçi değilim. Etkileyici.
P: Breaking Dawn'ı çekerken bazı günlerin daha uzun göründüğü oldu mu?
KS: Bazen tekrarlayan anlar gibiydi, kendimi önceki filmleri çeker gibi hissettim. Bu hikaye için önemsiz olduğu anlamına gelmiyor, ama bazen kendimi Groundhog Day deki Bill Murray gibi hissediyordum. Özellikle Louisiana, Baton Rouge'da bir evde sessiz, sakin oturmak zorunda olduğumuz çekimlerde. Bütün iç çekimleri, hiç dışarı çıkmadan çektik. Bunlar birçok duyguyla, diyalogla olan samimi sahnelerdi; aralıksız teker teker çektik. Hiç bitmeyecek diye hissettim, özellikle eğer sen, yani ben, 5 dakikada çekilen bağımsız filmlerde oynamaya alışıksan.
Daha sonra Kanada için ayrıldık, buz gibiydi. Dışarıda olduğumuz için mutlu olmak yerine, içeri sıcak bir yere dönmek için ölüyorduk. Zamanlama daha kötü olamazdı. Brezilya'da balayı sahnesini çektiğimizde de yağmur sezonuna denk gelmiştik.
P: Senin için filmin kilit noktaları neler?
KS: Fanların en çok bekledikleri: düğün, ilk seks/aşk sahnesi, doğum sahnesi.
Kaynak: robstenation
Çeviren: ezgitrn
Kaynak : twilight-turkiye.com